8 Aralık 2017 Cuma

Önce.



           ...

              Şimdi ise söz geçirmem gerekiyor; ona, buna, şuna. İlk zamanlar her gece kısılıp bir köşeye, açıp fotoğrafını ağladım. Sonra sonra geçti gitti. Zaman her şeyi unutturuyor da, gidişine alzeimer - umarım doğru yazılışı budur. 😅 - bile yetişemiyor. Karşına çıktığımda bir gün üzerinde beyaz bir elbise olursa eğer, tut elimden dediğimde de gidiceksin. Çünkü ben seni, o gün orada karşına çıkacak cesaretle sevmiştim. Sorunumuz tam olarak bu aslında. Cesaretin, korkalığa mağlup oluşu. Düşünsene bir kere, bir insan hayatında kaç kere pişman olmalı? Ya da oturup karşılıklı bir iskender yiyemeden bu dünyadan gitmek, ne kadar mantıklı? Ulan açıp müziği, milletin sövmelerine aldırmadan çıldırmak ta mı seninle, yanlış? Ters düz etmek kelimeleri, gittiğimizde Alaçatı'ya buzdolabına yapıştıracağımız bir fotoğrafımız da mı olmasın? Aynanın etrafında dolanırken sen, hiç mi kahve koymayayım kırmızı saplı kupa bardağına? Bi düşün. Git ayaklarımı yıka demiyorum sana. Önce sev. İçine sindir. İşte bu benim de. Ben demesem de ses etme. Bil, benim olduğunu. Mutfakta ufak bir radyo olsun, antenli bişey. İzlemeyelim haberleri, dinleyelim. O sırada çay demlensin. Ben sana bakayım. Tedirgin olayım attığın adımdan. Ama önce sev. Saçlarını ben tarayayım, sen dedikodu yap. Yemekten sonra sigarayı içerken, içme geberecen de. Kirpiklerinden dökülsün ismim, her baktığında. Lakin önce sev.

28 Ekim 2017 Cumartesi

Bir Sıfır

Yüzünden gözünden türküler akan birileri vardır bir de. Baştan başa dünyanın bütün pisliklerinden kurtulmak isteyen bir yapıt. Hüzün ve cesaret. Direnmek tüm zorluklara, istemeye istemeye. Yolda görse yanından geçmeyeceğin şeylerin üzerine yürümek. Hissiz koyulmak yaşamaya. Doğmakla hayata 1-0 geride  başlamak. Büyük bir sınanma. Ve her şeye rağmen gülmeye yeltenmek. Ne kadar zordur yaşayana. Türküler diyordum, türküler... Neşetler, Aşık Mahzuniler, Arif Sağ'lar... Bir potpori dinlettiren yüzler. İnsan ne için yaşar? Huzurlu olmak için mi? İşte böyle insanların huzura değilde yaşamaya ihtiyacı var. Dudaklarından okunan bir dolu anıya Elveda. Saçlarından düşen toprağa, 'ben burdayım, en kötü halinle gel hayat' telaffuzları. Suçlu kim. Bu hale getirenler mi, bu hale gelen mi? Bilinmez... Zamanı kucaklamak en temizi. Beklemek, yüzleşmek, direnmek...

26 Ekim 2017 Perşembe

War of Feelings

 

 Öyle kolayca söküp atamam ki seni içimden. Kazınmışlığını bir anda yok saymak imkansız. Sen benim güneşim, yağmurum, hatta kafamı kaldırıp baktığım gökyüzüm. Gözlerin yıldız, saçların samanyolu. Hapsettiğim dünyamın, kokuşmuş sokaklarından uzak tuttum da sakladım seni. Loş lambaların mümkünsüz sıcaklığında örtüm üzerini ellerimle. Çık gel demeye huysuz, geldiğinde kollarımla saracak kadar da yüzsüz bir söyleşi var içimde. Kuytuların kırgınlığı sarıyor beynimi. Biraz sitem, biraz düş kırıklığı. İnanıp avunmak yoklarla, içten istemeler. Kim haklı? Hislerin savaşı. Yokların, yolların, sonsuzlukların...

23 Ekim 2017 Pazartesi

Beknas-i Hayat









  Mutlu muyum bilmiyorum. Kıvrak bir zekaya sahip birisi var karşımda. Üstelik kalbi güzel. Tip konusuna aldırmayacak kadar da evrildiğimi düşünüyorum. Mutlu olup olmadığımı bilmemek şu sebepten ötürü aslında; önüme iki seçenek çıkıyor ve ben bu tozlu, taşlı yollardan hangisini seçeceğime karar veremiyorum. İnsan kendisini mutlu etmek için uğraşan birisini mi seçmeli, yoksa sesini bile yıllardır duymadığı, yüzüne bakamadığı birisini mi seçmeli. Bir yanda çocukluğun, öbür yanda kocamışlığın. Öylesine dert mi olmalı bu konu bana? Bence düşünmeden zamanın akışına bırakmak kendini daha mümkün. Güzel şeylerin olmasını beklemek mi, olması için harekete geçmek mi? Nedir insanoğlunu rahatlatan? Etrafında çıkarına dayalı insanlar, tek gülümsemeye canını almaya çalışanlar.. Ne kadar zavallılar. Hayatın sistemli temposuna ayak uydurmaya çalışırken, bir de böyle haşerelerin meydana getirdiği gürültü ciddi anlamda can sıkıcı. Her nasip vakti gelince olurmuş, sabretmek gerekiyormuş. Kesinlikle öyle ki kalbi güzel olanın, göz yaşına tahammülüm olmadığı içindir beklemek. Suskunluk en büyük nimetmiş, onu öğrendim. Şimdi sessizliğime de katarak yüreğimi bekliyorum. Nasibimi..

9 Ağustos 2017 Çarşamba

A.K.O.



 Yaktım yine fotoğrafına bir sigara. Sen burdasın, karşımdasın ama ruhun yok. Sen varsın fakat sen yoksun.  Zoruma gidiyor bazen hiçbir şey bilmemek. Zoruma gidiyor ellerimden kayıp giderken sen, kılımı kıpırdatamamak. Var olmandan da bir beklentim yok artık, bu ne kadar zor bilemezsin. Kimseyi duyasım gelmiyor, kimseyi dinleyesim gelmiyor. Vazgeç diyorlar. Vazgeçsem ne olacak sanki, güneş tersine mi doğacak? Elimde olmayan bir şeyi ellerimle nasıl boğarım.? Yalnızlık üvey çocuğum benim, başkalarına. Fotoğrafına bakıyorum. Hiçbir beklentim olmadan, hiçbir çıkarım olmadan. Dünyevi maddelerden haberim olmadan. Bu haldeyken ben, nasıl giderim başkasına. Söylesene zor değil mi? Gelmeni de beklemiyorum hem. Öyle kendi içimde, kendi payımda alıp veriyorum nefesimi. Yalnızlık üvey çocuğum benim, başkalarına.

5 Mart 2017 Pazar

..

Ne hakkın vardı. Ne hakkın vardı ki temellerini sağlam attığımı zannettiğim hayatımı darma duman edip gidiyorsun. Niye geldiğini bilmediğim, niye gittiğini çözemediğim bi öykünün içine neden hapsediyorsun beni. Yakıştı mı sana? Diye sorup sorabilecegim en tehlikeli sorularla başbaşa bırakıyorsun beni. Gerçi o da yakışır sana be. Dünyanın en boktan şeyini koyalım kenarına, o da yakışır sana. Onu da güzelleştirirsin sen. Sensin çünkü yakıştığı dünyanın..

6 Şubat 2017 Pazartesi

Wait

Anlatamıyorum. Herkese her şeyi anlatamıyorum. Tarifi yok ümitsizliğimin. Bir kaç gün önce gördüm seni. Belki  de Allah'ın bi ikramı idi. Yahut bir avuntu ya da ne dersen de işte.  Anneme anlattım seni. Bekleyeyim mi? dedim. Bekleme dedi haliyle. Özledim dedim, unut dedi. 2 gun sonra 2. senesine basacak 10 15 senenin başlangıcı. Geleni gönderiyorum tek laf ettirmeden. Arkandan konuşanı susturuyorum iki kelam ettirmeden. Bekleyeceğim dedim bir kere kendime başkalarına doğruyu söylemesem de olur. Belki evlenirsin bu süreçte. Olsun ben yine beklerim. Gelirim hatta en mutlu gününe. İzlerim uzak bir köşeden. Belki görmezsin bile beni. Ama gelirim düğününe. Ben yine beklerim. Ben seni varlığından hissetmedim içimde. Şimdiye kadar yokluğunu sevdim. O gün gelirse yine devam ederim yokluğunu sevmeye. Uzun uzun yine seni dinlerim , seni okurum, seni yazarım. Kaybedecek bir şeyim yokki benim. Bi sen varsın , sen de yoksun.