5 Ekim 2018 Cuma

Nev-i Mektup.



          Nasılsın bugün? Ben pek iyi değilim. Çoğu zaman göründüğümden farklı olduğum gibi yine. Özlüyorum galiba. Neler yapıyorsun? Havalar da soğudu iyice. Parmakların üşüyor mu? Buralar daha iyi, soracak olursan. Parmaklarım da üşümüyor. Fakat bir yer var, sen de Kuzey Kutbu, ben diyeyim Antarktika. Ufak sarı bir çakmağım var, onunla ısıtmaya çalışıyorum. 10 liraya aldığım küçük beyaz meşalelerle.. Ortalık toz duman. 'Benzetme sanatı' demişken matematiğim epeydir zayıf bilirsin. Gittiğin günden, geri kalan günleri sayabiliyorum sadece. Bazen merak ediyorum, uluorta aklına düşüyor muyum diye. Hani sana söylediğim ilk şarkıyı ve son şarkıyı duyunca falan. Merak işte, boşver benim paranoyaklığım. Sen aldırma. Karşıma alıp seni, konuşuyorum çokça. Sen susuyorsun. Ama bir gün cesaretimi toplayıp, karşına çıktığımda da susma olur mu? Anlat bana iyi kötü ne varsa. Hayatın telaşesinden kurtulup 60 yaşına geldiğimizde bile olsa. Derler ya ' son verirken satırlarıma' vs diye o hesap, öpüyorum gözlerinden. Kendine iyi bak..

16 Ağustos 2018 Perşembe

Çiçekli örtü.



   Uykulu ve makus talihli bir gecenin ilerleyen saatlerinde yazıyorum bunu sana. Sana yazıyormuşum ve sanki sadece sen okuyormuşsun gibi de yapabiliriz. Düşünsene yanımda olsan ne büyük lüks olurdu şimdi bana. Nefes alışverişini duymak vesaire... Ya da bakamayışının çiçekli örtüsünü görmek gözlerinde.. Düşünsene, ellerinden çay içtiğimi. Mutluluk buna kâfi. Ne bileyim sana üstün cümleler kurmak bile gülümsetiyorsa beni, ayak seslerini duymak başlı başına bir rönesans olurdu sanırım. Mesela anlatsana bana, 'hangi elbisenin hangi modeli güzel senin için, hangi ayakkabılar bu yıl moda ya da kim ne giymiş te tarz olmuş?'.. Sen anlatsan bir şeyler, ben oldum olası yüzüne baksam, ufacık bir tebessümle..☺ Sorgulamasam gün içinde ne yiyip ne içeceğimi, sorgulamasam da baksam dursam, sussam, ne yapıp ne edeceğim çok önemli olmasa ya da. Hiçbir şeyi umursamasam, sen varsın diye. Kimbilir belki bir gün.. Zamanla, sabırla, umutla..

26 Haziran 2018 Salı

Bilemedim.

Bir yıldız var penceremde bu gece, yarın geleceğinden midir nedir? Umutlarım bir müzik avuntuya, yarın geleceğinden midir nedir? Gecesi beyaz bir gün var ellerimde. Sorsan unufak edilecek kadar da yok. Yarın geleceğinden midir nedir? Yukarıdan süzülüyor hüzün, sözün bitmeye mecali yok. Mevzu bahis zat-ı şahanen olunca pek bir önemi de yok zaten konuşulanın. Sessizlikti bizim anadilimiz. Sonuçta susanın kaybettiği bir oyundayız değil mi? Konuşanın kazandığını da görmedik ya! Ölüm diyorum ölüm.. Ölüm var. Yarın geleceğinden midir nedir? Gel de gör son kez. Son kez konuşma. Son kez bakmayalım yüzyüze. Tanımıyor gibi yapalım, son kez. Son kez gör beni. Gidişimi izle çatıdan. Tek başına izle. Dizlerini kucakla. Belki bir yerlerde seni izliyor olabilirim. Belki ama.. Yarın geleceğinden midir nedir? Saçmalıyorum.. Deniz kabuğu da topladım bu gün. Ne garip değil mi? Seni özledim. Yarın geleceğinden midir, nedir? Bilemedim..

9 Haziran 2018 Cumartesi

"Ne olur", diyebilmek!



   Bir yerlerden duyuyorsan eğer sesimi, durma gel! Okuyorsan yazdıklarımı, ediyorsan merak yazacaklarımı, durma gel. Senin hikayen belki son demlerini yaşıyor, benimki sonsuzluğa oynuyor. Hani 'dayanamadım' diyerek gelmiştin ya, yine öyle güzel gelsene. Kalp atışlarını duyabileceğim kadar yakınımda ol. Tesadüfen değil de bilerek karşılaşalım. Tebessümüne kitaplar işleyeyim, gel.. Kimseye sorma, kimseye anlatma, sessiz sedasız çık gel. Bir ışık yak, bir işaret gönder koyayım sahipsiz öykülerimi bavula sana geleyim. Geleceğin yollar uzaksa, gelmek çok zor ise sırtımda taşıyayım bütün yüklerini. Oldurayım istediğin her şeyi. Al geri kalan ömrümü, senin olsun ama çık gel.. Artık bir önemi yok onun bunun, sen de durma gel.. Hayal ediyorum elini tutmanın bir devrim olduğunu bildiğim halde.. Yoksullaşıyorum, kimsesizleşiyorum. Yoksun. Ne olur.. Çık gel.

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Olasılıklar Cumhuriyeti



  Olmasaydı, nefes alıp vermeye bir sebep yok gibi değil mi? Eee şimdi nerede? Şimdi yaşadığınızdan bihaber.. Olsaydı nasıl olurdu peki? Dünyanın metrekaresine sığmayan bir mutluluğun tahtında oturuyor olacaktınız değil mi? Yahut hiç gitmeseydi, ayaklarının bastığı toprakları sulardınız değil mi? Ayağına toz düşmesin diye.. Bir insanın gülüşüne, hele size bakıp gülüşüne, ömrünüzü sığdırdığınız oldu mu hiç? O ne yaptı? Ömrünüzü katıp sebepler bohçasına, sizi sizden alıp gitti. Döktüğünüz gözyaşının, kalbinizin cam kırıklıklarına üzülmüyor da insan, kalbinin içinde kimseye söylemediği giden sevgilinin canına zarar gelir cam kırıklarından diye hüzünleniyor. Bir kere bedenen gitti, unutmaya çalışıp yeşerttigin duyguların gitmesine izin veremiyor insan. Unutmak ne güzel, kelime olarak. Unutabilmek biraz daha hüzünlü, unutamamak ise tamamiyle sevdaya dahil. Unutmayın sayın sevenler! Unutamayın! Utandırmayın aşkı. Küstürmeyin hisselerinizi. Çünkü bir daha kimseyi bu denli sevemeyeceksiniz. Olasılıklar Cumhuriyeti'nin bekleyen onurlu neferleri siz olun. Kaybeden biri olacaksa illa, bu siz değil, gitmeyi göze alanlar olacak ya da hiç gelmeyenler. Kahretsin, sizden gidene dua da ederiz mutlu olsun diye. Kaybeden olmasın, o mutlu olsun, ben onun gülüşünü sevmedim mi zaten? Diye diye dimdik bir şekilde, acıları örtbas ederek onurlu bir şekilde sevmeye devam ederiz. Bu da bizim bekleyişimizin kısa bir öyküsü olsun diyerek. Sevin...

5 Mayıs 2018 Cumartesi

Geçmiş Zaman.



 Ayrılışlar varmış, gecenin üçlerinde uykuya hasret. Gidememek varmış, geride bırakmak istemediklerinle beraber. Susmak varmış, gezegenlerötesi duyulabilen. Bir de birisi varmış, ha varmış ha yokmuş. Herhangi bir müziğin notalarından topladığın... Ucuz bir kalp varmış, pahasını bir kişiden alan. Yoksulluğu mesken edinmiş, fakir ruhları örtbas etmeye meyilli insanlarmış paha dağıtan körpe kalplere. Almaya mahkum bir değeri, çırpınarak bekleyen küçük kalpler. Olmamışlar, ne etrafa sevincikler dağıtan kazanmış, ne belasını isteyen kalpler. En çok ta ikisi yıpranmış. En sonunda bitmiş. Ama ne kalpler yenilmiş bitirmeye, ne pahalı kişiler. Hüznü de burada imiş.. Ne kaybeden, ne kazanan varmış..

28 Ocak 2018 Pazar

Gerek.

Gitmem gerekiyor. Diyor ya "işe yaramaz bi adamım ben.!" diye.  O hesap. İşe yaramazlığı bir ölçüm değeri olarak yansıtan dünyadakilere inat. Gitmeliyim artık gemileri yakarak. Yanmaya gitmem gerek. Yine susarak, yine en dibe batarak. Anlamıyorlar üstat. Kimilerine zorunlu bağlılıktan. Kolaya kaçmaya, zoru burada yaşamaya inat, orada yaşamaya gitmem gerek. Umarım umursamazlar yine. Umarım olmaz benden, eğer olursam, eğer muhtaç olurlarsa, muhtaç olduklarıyla kalacaklar. O yüzden olmam inşallah ben. Gitmem gerekiyor herkese iyilik yapmaya. Giderek mutlu etmem gerekiyor herkesi. Sevilebilmesi için insanın kendisi gibi olmaması gerekiyormuş. Şimdi bir tarih belirleyin bana. Afilli olsun. Yazması kolay, hatırlaması zor. Sonsuzda bile olmak istemeyenlere gülünç bir tarih söyleyin bana. Umutsuzluğa boğulmuşken, tam sırası diyeceğim bir tarih. Yanımda bir ip, bir de gaipte çalan bir müzik..

17 Ocak 2018 Çarşamba

0.5'lik.

 
    Ölmeye 5 var mı diyordu şarkıda? Şimdi ölüme 0.5 var. Yarım saliselik miydi hayat? Bir insan neden nefes alır? Bir amacı vardır değil mi? Benim hiç kendi amacım olmadı. Gittiysem bir okula, başkalarının dediği okula gittim. Kestiysem sakallarımı onların istediği gibi kestim. Giydiysem bordo ceketimi kendim beğendiğim için değil, bağımlı olduklarım istediği için. Ulan şu hayatta bir tek şeyi kendim için, kendim istediğim için yaptım. Kendim istediğim için özledim, kendim istediğim için  üzüldüm. Ben bi tek seni sevdim bağımsızca. Yanlış anlama bağımlılık vs. değilsin. Sadece söylemek istedim. Bi algı da oluşmasın bana geri dönmek zorundasın diye. Dönme de zaten. Orda da senin istediğin olsun. Ben yarım saliselik yaşamaya alışığım. Ne yapmalı sayın okuyan? Şükür mü etmeli şimdi, isyan mı? Yahut 0.5 mi olmalı? Üstüme geliyorlar. Fazla geliyorlar taşıyorum. Bir gün büyük patlayacağım, derdim de onu da yapamam ki ben. Orda da taviz veririm yapmak istediklerimden. Çünkü insanların soğuk yüzüne kanarım. Alın ulan sizin olsun yaşayacağım, alacağım nefes deyip bir gün, gitmek yakışır belki. Bir gün.. belki..