23 Ekim 2017 Pazartesi

Beknas-i Hayat









  Mutlu muyum bilmiyorum. Kıvrak bir zekaya sahip birisi var karşımda. Üstelik kalbi güzel. Tip konusuna aldırmayacak kadar da evrildiğimi düşünüyorum. Mutlu olup olmadığımı bilmemek şu sebepten ötürü aslında; önüme iki seçenek çıkıyor ve ben bu tozlu, taşlı yollardan hangisini seçeceğime karar veremiyorum. İnsan kendisini mutlu etmek için uğraşan birisini mi seçmeli, yoksa sesini bile yıllardır duymadığı, yüzüne bakamadığı birisini mi seçmeli. Bir yanda çocukluğun, öbür yanda kocamışlığın. Öylesine dert mi olmalı bu konu bana? Bence düşünmeden zamanın akışına bırakmak kendini daha mümkün. Güzel şeylerin olmasını beklemek mi, olması için harekete geçmek mi? Nedir insanoğlunu rahatlatan? Etrafında çıkarına dayalı insanlar, tek gülümsemeye canını almaya çalışanlar.. Ne kadar zavallılar. Hayatın sistemli temposuna ayak uydurmaya çalışırken, bir de böyle haşerelerin meydana getirdiği gürültü ciddi anlamda can sıkıcı. Her nasip vakti gelince olurmuş, sabretmek gerekiyormuş. Kesinlikle öyle ki kalbi güzel olanın, göz yaşına tahammülüm olmadığı içindir beklemek. Suskunluk en büyük nimetmiş, onu öğrendim. Şimdi sessizliğime de katarak yüreğimi bekliyorum. Nasibimi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder