Bir insan en güzel
nasıl sevilebilir?
Bence
çocukluktan. Yani çocukken olmuştur hepimizin de işte ben bunu seviyorum dediği
biri. İşte mesele tam da bu. Eğer yıllar geçmesine rağmen aklının bir kıyısında
hala o varsa, ve sen ona sevdiğini hiç söyleyememişsen, aynı ortamda
bulunduğunda yüzüne bakamamışsan ve benden rahatsız olmasın diye yanına bile
oturamamışsan, fakat içten içe görmek için kapısında yatıp, sonra da bir bahane
bulurum diyerek etrafında volta atmışsan, sevmek kelimesinin bütün harfleri
sana helal olsun.
İşte ben
yukarıdaki yazılar gibi sevdim. Utanarak, ondan uzaklaşarak, yanında olmak
isteyip hep kaçarak. Yakınından gidip en hüzünlüsünden bir şarkıya sığınarak,
son dal sigaramın tadını ala ala içerek sevdim. O da beni sevmiş, ‘-miş’ ama
yani. Söyledi Şubat’ın sekizinde, saatin sabaha karşı dört buçuğunda. Mutluyduk
ilk iki gün. İnsanın ömrü üç günlükmüş derler ya, onun sevgisi de üç günlükmüş.
Konuşmak istemiyorum deyince, tersine dönmüyor dünya, durduğu da olmuyor,
sadece giderken senden bir paket sigara, birkaç damla gözyaşı götürüyor, ona da
sadakam olsun diyorsun. Ama seviyorsun.
Şimdi yak bir
sigara, ciğerlerin aşkına kavuşsun. O ciğerin aşkı gibi işte benim durum.
Varlığı öldürüyor, yokluğuysa nefes aldırmıyor. Düğüm düğüm oluyor hayatın,
düğün düğün olacağı yerine. Haberi yok gittiğinden beri, benden. E bir şeyden
de olmasın haberi demek geliyor aklıma ama o senin içinin Filistin olduğunu
bilmedikten sonra ben savaşsam neye yarar. Neye yarar demek istemiyorum çünkü
söz konusu o ise mutlaka vardır bir bildiği. Neyse şimdi yak bir sigara
ciğerlerin aşkına kavuşsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder