17 Ocak 2016 Pazar

Y.G. diye.




                                                                   Hoşça kal Y.G.






    '' Bu durumdan mutlu değilim şu an..'' dedi. Ve gitti. :) Ne büyük lüks beklemeyi bilmek. Ve ne kadar kolay 'gitmek'. Hiç aklımda yoktun aslında bugün. Annem sordu seni, öyle konun açıldı işte. Hani demiştin ya 'şimdilik kimse bilmesin' diye. O sözümü tutamadım kusura bakma. Velhasıl kelam başladım anlatmaya seni. Kızma bana sakın, yağmur yağıyordu, ' Barış Akarsu- Gördüğüme Sevindim.' çalıyordu. Anlatmayıp ne yapacaktım hem. Yasın çekilmiyor tek başıma. İlk günü anlattım; seni daha çocukken gördüğüm o ilk günü anlattım. Sonra Barış'ımız seslendi 'Görmesem daha iyiydi, seni orada, o gece..' diye. Peş peşe sıralandı sencil kelimeler. Sırf konu sen olduğun için kağıda kaleme gerek duymadan kendiliğinden yazılan kelimelerden bahsediyorum. Neyse, beraberimizde yetiştirdiğimiz, sonra üç gün içinde bertaraf edilen anıları kim ne yapsın diyerek susmayı istedim. Sustum da. Şu an seni içimde bitirmenin huzurlu hüznünü yaşıyorum. Bilmiyorum ne kadar doğru yaptığım. Fakat senin yaptığının yanında daha efendi bir davranış olduğu kesin. Yine de kızmıyorum ki sana. Çünkü sen benim hafızamda ölünceye dek kalacak olan çocukluk aşkımsın, ama kalbimde değil. O bile fazla ya, bakma işte. Hoşça kal servetim, sükutum, utancım.. Hoşça kal yağmurlu günlerin yeşil örtüsü, hoşça kal çocukluğum, gençliğim, sesim, soluğum.. Hep hoşça kal. Mutluluk ayrılmasın dizinin dibinden. Gülmeni esirgeme gamzenden. Yoksa ne yapar sevdiğin insan gülmeni görmeyince. Mutlu ol...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder